Tarihçi Mustafa Armağan’ın sunduğu ‘Kapsül Tarih’ programı, Enson kanalında devam ediyor.
Armağan, 19. bölümde Atatürk’ün Samsun’a çıktığı 19 Mayıs’la ilgili pek bilinmeyen ve yanlış bilinenlere değindi:
19 Mayıs gerçekleri nelerdir?
Bugüne kadar yalanlarla çok uyutulduk.. Dümeni kırık, pusulası bozuk bir gemiyle yola çıktı.. Öyle bir şey yok. Muntazam bir gemiydi. Kaptanı da Karadeniz’i çok iyi bilen bir kaptandı. Dümeni kırık bir gemiyle nereye gidebilirsiniz? Direksiyonu kırık bir arabayla nerede dönebilirsiniz? Duvara toslarsınız. Bir kaptana yapılacak en büyük hakaretlerden biridir. Zaten kaptanımız sonradan bunu gazetelerde tekzip etti: “Bu benim meslek haysiyetime tecavüzdür. Böyle bir gemiyle yola çıkar mıyım? Bu kadar acemi biri miyim?” diye bunu düzeltmek ihtiyacı gördü.
Gördüğünüz gibi, sadece dümen meselesinde bile ne “dümenler” dönüyor, ne operasyonlar yapılıyor zihnimize..
“Spor yapmayan ama spor bayramı kutlayan bir ülke olduk”
Yıllardır Türkiye’de genç kızların ve erkeklerin stadyumlarda hoplatılıp zıplatıldığı bir kültür-spor faaliyeti olarak takdim edildi. Allah aşkına, bu kadar yıl devam eden bir spor bayramında, hangi branşta başı göğe erdi? Hangisinde dünya lideri olduk, ekol sahibi olduk?
Güreş hariç hiçbirisinde. Güreş bizim atasporumuz. Türklerin öteden beri spor dalı, bir geleneği olan sporumuz. Ama diğer sporlarda uzun boylu bir başarımzı yok. Naim Süleymanoğlu gibi dışarıdan getirilip olimpiyatlara sokulan sporcularımız dışında bir başarımız yok.
Bir yanda bayram kutluyoruz, bir yanda sporumuz yerlerde sürünüyor.. Lisanslı sporcu sayımız çok az. Başarımız çok az.. Oynana futbolun kalitesini zaten görüyoruz.. Bu bir sorgulama konusu olmalıydı, ama olmadı. Bunu bir eğlence gibi gördük. Spor yapmayan ama spor bayramı kutlayan bir ülke olduk.
“19 Mayıs, Osmanlı’dan kalma bir alışkanlık”
Peki Cumhuriyet idarecilerinin akıllarına nereden geldi, 19 Mayıs’ı spor bayramı olarak kutlamak? Osmanlı zamanında kalma bir alışkanlıktır. İttihat ve Terakki, gençleri spora yönlendirmek için bir kampanya açmıştı. Bunun için de Mayıs ayının ortalarında spor etkinliği haftası yapılıyordu. İsmi İdman Bayramı’ydı. Bu bayram, 1917 yılına kadar kutlanmaya devam etti. Fakat Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında bu etkinlik unutuldu.
Atatürk’e de moral olsun diye, “İdman Şenlikleri” 19 Mayıs oldu
1937 yılında, Atatürk’ün hastalığı da başladığı için, “19 Mayıs’ı bayram yapalım, Atatürk’e de moral olsun” dendi. Fakat o yıl gerçekleşmedi. 1938 yılının 19 Mayıs’ında ilk bayram kutlandı. Ancak Mustafa Kemal hastaydı. Dolmabahçe Sarayı’ndan gençler karşıdan gemiyle önünden geçtiğinde onlara baktı.
Bu fikir şöyle oldu: Atatürk’e bir bayram hediye edelim, sevindirelim. Bunun konsepti ne olsun? diye bir arayışa girdiler. Yeniden dirilişimiz diyerekten, daha önce İttihat ve Terakki’nin başlattığı İdman Şenliklerini alıp 19 Mayıs’a yapıştırdılar. Aslında Osmanlı’dan beri kutlanmakta olan etkinliğin adı 19 Mayıs oldu.
Dolayısıyla bayramların da bir tarihi var. Bu tarihi iyi okursak, Osmanlı ile devamlılığı da yakalamış oluruz.
19 Mayıs tarihinde ne oldu?
19 Mayıs 1919, Osmanlı Genelkurmayı, Harbiye Nezareti, padişahı, sadrazamı ve kabinesinin ortak kabulüyle Anadolu’ya bir olağanüstü yetkili müfettiş gönderilmesine karar verildi.
Daha önce Kazım Karabekir Erzurum’a, Ali Fuat Cebesoy, Ankara civarındaki 20. Kolordu’ya, Cafer Tayyar Paşa Trakya’ya gönderilmişti. Bunların da başına seyyar müfettiş gibi, olağanüstü yetkili, valilere bile emir verebilecek biri aranıyordu.
Dikkat edin; o tarihte İstanbul işgal altında. Bir paşayı tayin edebilmek için mutlaka İngilizlerin onayı alınmak zorunda. İngilizlerin de onay verebileceği bir komutan arandı. İttihatçı olmayacak, memleketin başını belaya sokacak bir takım eylemlerde bulunmayacak ve İngilizlerin onay vereceği birisi olmalıydı.
Fevzi Çakmak’ın, Şakir Paşa’nın, Genelkurmay’ın Cerrah Paşa’nın Sultan Vahdettin’e sundukları listede birinci sırada Mustafa Kemal Paşa vardı.
Mustafa Kemal Paşa’nın tayini, padişahın iradesiyle çıktı. Böylelikle Anadolu’ya gönderilmesi kanunen mümkün hale geldi. İngilizler de bu adayda razı oldular. Böylelikle 19 Mayıs macerası başlamış oldu.
Mustafa Kemal, padişahın tüm yetkisi ve desteğiyle yola çıktı
Mustafa Kemal Paşa, 6 aylık maaşlarının ödenmesini, 3 otomobil ve 20 at verilmesini, bunlar olmadan yola çıkamayacağını söyledi. Dolayısıyla arkasında padişahın fermanı, otomobili, büyük yetkileri ve 40 kişi kadar maiyeti vardı.
Mustafa Kemal’in padişah ile sır konuşması
Mustafa Kemal, Havza’dan çektiği telgrafta, padişaha şunu yazdı:
“Beni gönderdiğiniz vazifemde azm-i iman ile müdavim bulunuyorum. İstanbul’da sizinle yaptığım görüşmemde aldığım ilham ile başladığım vazifemde şunları yapıyorum”
Acaba Sultan Vahdettin’in telkini neydi, ne anlatmıştı? Bunlar hiçbir zaman açıklanmadı. Erzurum Kongresi’nin açılış konuşmasında sadece şu cümle vardı: “Padişah ile aramızdaki sırların açıklanması şimdilik uygun değildir. Bunları ileride açıklayacağım”
Acaba Erzurum Kongresi’nin sonradan sansürlenen ve Nutuk’a alınmayan o sırlar neydi.. İşte tarih böyle. Bu şekilde okunmazsa, bir masal gibi insanı uyutabilir. Ama tarih, her zaman heyecan verici bir alandır.